Serçeler siyah bir geceden uçuyorlar
Yalnızlığın en mavi yerlerine
Seher vakti akasyalar şehrinde
Ve ben fetbaz bir düşçü sayılmam
Seni görünce mahcup uyanıyorum güne.
Akasyalar şehrinde kederli bir vakit şimdi
Adı konulmamış bir zamanı vuruyor meydan saati
Gam, kasavet sardı bürüdü yine bir buraları
Ben de boş değilim
Susmalarımın içine döşedim acılarımı
Ölümlerden ölüm beğen dediler
Yar ben seni sevdim.
Sonunda bir yalnızlık mabedi inşa ettim kendime.
Senertesi günlerimin pazar yerine
Sorma gitsin
Mezarında Mimar Sinan imrenir.
- Neşet Kılıçarslan
Senertesi Şiirleri
Rüzgârım ardımda
Irmak kenarına kıyısı olan ücra bir köyde kaldı çocukluğum...
Tanrıları bile küstürdü ehli kötülük gidişatı
Hicâp duydu Kibele ana/yurdu yitirdi eski neşesini
Gülmesini unutur oldu nesli insan
Yedi iklim dört köşe.
Sen gidince kendine küsen saklı cümlelerim vardı komidinin alt
çekmecesinde
Ahvalini belli etmeyen
Bir kök boynu bükük menekşe
Yeni kırılmış. Yüklü iki dal kiraz acısına gebe.
Şiire yakışan kelimeler aradığımda
yolum hep sana çıkıyor
Dökümlü entarinin eteğine yüklemişsin aşkın yelini
Yürüyüşün gel gel edişli
Gülüşün günaha adres veren cinsi
Cehennemin dibi istikametlisinden...
Kimsesizim buralarda.
Kaç şarkıdır gelmiyorsun
Günlerin kimsesizliğe ölüm mayası çaldığı bu mevsimde
Harcı gözyaşı kahır duvarı ördüm yollarına
Ayrılığın kapı eşiğine çöreklendi nöbetçi acılar
Topladım tası tarağı
Kimsesizlik şahı şerefine donattım masayı
Mendilime katladığım kederlerimden.
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Harfsiz bir alfabeden gece
mısraları dizdim senin gözlerine
Hayata baktığın pencereden suya düşürdün hayallerimi
Bir hoşcakal düştü payıma ayrılığın yol ağzında
Bir savunmasız bakış bıraktım
hâl hatır sokağı kenarına
Her taş duvar tutmaz imiş neyleyim
Sağlık olsun
Berhudar ol sevdiğim...
Çapraza düştüğünde
Kör talihin kördüğümlerini çözebilirsen eğer
Derviş hırkası örersin hiçliğe
Boğazına düğümlenenlerden şiir dokursun acının tezgâhında
Şair olur düşersin gam yükünün derdine
Gözün görmez olur dünyayı
Al başına belayı.
Sayısız yıldız saydırdı el kızları
Başımı koyacak bir diz bulamadım kendime
İki kez hükmen yenik sayıldım
Kadınlar Kurulu Kararı ile
Kapıyı çektim ve şehri terk ettim ihtimaller tükendiğinde
Daha da aklımın ucundan geçirmem o vefasızın ismini
Mezardaki annem.
Acının kıdemli acemisi o çocuk benim
İki kez sütten kesilen.
Ağır ateşte pişirse de insanı ömür saati
Ölüm acısı erken büyütüyor çocukları
Babamın ömrü üstüne hesap etsinler beni.
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Kaç kez yuvarlandım şahsen aşk evinde
Kapağımı bulamadım bir türlü
Kahpe felek benim ile derdin ne ...
Yuvarlandı kapağını buldu bile
Aşevinde Tıngır mıngır Tencere.
Şarampoller tangır tungur
Paldır küldür betonarme balkon
Şangır şungur kapı pencere.
Ne kaa salavat
O kaa huri adresi
Adıyaman’ın
Latince olmuş yeni alfabesi
Angara pavyonlarında misket havası
Bir tarla bir fidayda Şakkudu şukkudu
Vur zilleri zillere Uludağ eteklerinde
Ayşe Fatma Huriye İnce belli çiftetellisi
Hüngür müngür Kızkulesi...
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Kediler inadıyla
Kuşlar kanadıyla
Şeyhler müridiyle
Siyasete eğimli yüzeylerde uçuş talimindeler
Sürüsüne bereket!
Malzemesi eksik
İşçiliği zayıf memleketlerde
Haysiyet fukarası
Müptezel siyaset bezirganları arenasında
Ağır basıyor kahir ekseriyetle
Darası alınmamış
Firesi düşülmemiş
“Bekir Ağa Bölüğü” neferleri
İnsanın özgül ağırlığı haysiyeti kadardır oysa
Vicdan terazisinde.
Uzun sözün kısası
“Ömrün uzun olsun” cümle kalıbı
Dua donunda bir ucu açık bedduadır aslı
“Ölme de sürün”ü içinde saklı.
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Dün değil
Evvelisi gece
Firariler cephesi
Sevda tabyasında sırtından hançerlenen
Faili meçhul maktulün otopsisinde
Kalbinde makbul bir kaçak tespit etti adli tıp tabipleri.
Heyetten şiire meyillisi
“Meğer kalbinde saklıymış şairin firari makbulesi” yazdı
Masadaki maktu kaadın ölüm nedeni kısmına.
“Soğuyan cezve olsa ocağa sürersin gülüm
İnsan soğumaya görsün bir sefer
Soğuması ölüm”
Dizesi yerleşti
Kefenini gelincik lekesi bürüyen
Şairinin soğuk yüzüne.
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Deli olmalı şu şair kısmı
Şiir yazıyorlar habire insana dair
Öykülerde adı sanı geçmeyen acar sözcüklerden
Kirazlı yaylalara bahar bahçe
Herkesin bildiğini okuduğu
Kitapsızlığın hüküm sürdüğü bir çorak iklimde.
Eskiden beri söylene gelir meclislerde
Hayata karşı duruşu sade
Görkemi düşünce derinliğinde
Gönüllerde yer bulan mütevazı
Zarif insanlardan hafif izler kalır geriye
Bir de hat boylarında trenleri izleyenler.
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Aklınızdan geçenler ile
Soyunup yanına uzandıklarınız aynı değilse eğer
Şiire şapka çıkarıp
Sizdedir hüznün eşiğinde nöbet tutma sırası
Asabilersiniz artık kederlerin kapı arkasına şair ceketinizi.
Feryat figan kül ‘den gül’edir
gayri serüveni kalemin küreyi arzda
Yazılır isminiz ardı sıra
Kaybedenler kulübünün edebiyat duvarlarına.
- Neşet Kılıçarslan
Martılar ve İstiridyeler
Bir dosya seçiniz...